Göbeklitepe Turu

Tüm dünyanın dikkatini çeken Şanlıurfa'daki Göbeklitepe'de, insanlık tarihinin bilinen ilk tapınakları yer alıyor.

Benan Gülağız 3 Eylül 2022

Tüm dünyanın dikkatini çeken Şanlıurfa'daki Göbeklitepe'de, insanlık tarihinin bilinen ilk tapınakları yer alıyor. Milattan 10 bin yıl önce henüz yerleşik hayata geçmemiş olan avcı toplumlar böylesi görkemli tapınakları nasıl yaptı? Göbeklitepe işte bu ezberi bozuyor. Peki nasıl? Merak edenler için tarihi sil baştan yazdıran  Göbeklitepe’yi sizler için gezip yazdım.

Yine bir Samba Turizm klasiği :)

Defalarca gittiğim Antep-Urfa/Halfeti üçlemesine Göbeklitepe eklenince tekrar gitmeye karar verdim. Antep, Urfa gezildikten sonra Göbeklitepe’ye geliyoruz. Rehberimizin bilgilendirmesi üzerine girişte burayı bulan Mahmut Yıldız’la karşılaşıyoruz. Fotoğraf çektirip kısa bir sohbet sonrası gezmeye başlıyoruz. Heyecanlıyım, uzun zamandır görmeyi istediğim bir destinasyondu. Girişte biletlerimizi alıyoruz. Öğretmen, öğrenci ve altmış beş yaş üzeri ücretsiz giriyor. Normal giriş ücreti 20 tl. Rehberimizin söylediğine göre burada çalışanların çoğunluğunu  Mahmut Yıldız’ın akrabaları oluşturuyor. Göbeklitepe’yi verirken bu konuda devletle  anlaşma yapmış.

Göbeklitepe Mısır piramitlerinden 7 bin 500 yıl daha önce yapıldı. Yerleşik hayata geçişlerin ilk izleri için büyük bulgular barındırıyor. Çünkü yerleşik hayatı simgeleyen ve tarıma işaret eden buğdayın ilk izleri Göbeklitepe'de bulundu.

Dinler tarihini de etkileyen Göbeklitepe, bilinen ilk ibadet merkezi. Neolitik dönemde inşa edilen yapı, yeryüzündeki ilk inanç merkezi olmasının ve buğday kalıntılarının yanında büyük kaya parçalarının şekilli bir biçimde buraya taşınmasından ötürü, yerleşik hayatın ilk dönemlerinin başlangıcı olarak kabul edildi. 1995'te Göbeklitepe izleri bulunmadan önce insanların o çağda avcılık, toplayıcılık yapıp göçebe yaşadığı tahmin ediliyordu.

Gelelim Göbeklitepe nasıl keşfedildi? 1990'lı yıllarda Urfa'da Nevali Cori kazısını yapan Prof. Harald Hauptmann ile onun ekibinden öğrencisi Klaus Schmidt bu kazıdan çıkarılan eserleri teslim etmek için müzeye geliyor.
Tarihi sil baştan yazdıran keşif Göbeklitepe Müze yetkilileri onlara Örencik Köyü'nde yaşayan köylülerin vakti zamanında getirdiği heykeli gösteriyor. Schmidt'in o an gözleri parlıyor, müze yetkilisine "Nereden buldunuz bu heykeli?" diye soruyor. Örencik Köyü'ne gidiliyor, köylüler bulunuyor, Schmidt ile köylüler bu heykelin çıktığı araziye gidiyor. İşte o arazi yıllar içinde kazılıyor ve altından insanlık tarihini değiştiren, tarihin sıfır noktası olarak nitelendirilen Göbeklitepe'deki tapınaklar ortaya çıkıyor.

Göbeklitepe arkeolojik alanı, büyük ve yekpare kireçtaşından yapılmış T biçimli dikilitaşların ön plana çıktığı yuvarlak-oval ve dörtgen yapılardan oluşan etkileyici anıtsal yapılarla dikkat çekiyor. Bu yapılar İlk Neolitik dönem­­­­­­e tarihlenmiştir ve törensel amaçlarla kullanıldıkları düşünülmektedir. İnsan elinden çıkmış olan en eski megalitik yapılar olarak gösterilen bu yapılar tarih öncesi dönemlerde burayı inşa eden insanların özellikle törensel ihtiyaçlarını karşılamak için inşa edilmişlerdir.

Göbeklitepe’nin en bilinen özelliklerinden olan T biçimli dikilitaşlar, taş ve kemik aletler kullanılarak alanın yakınlarındaki kireçtaşı platoda yer alan taş ocaklarından elde edilmişlerdir. Daha sonra dikilecekleri yere taşınmış  veya yine kolayca erişilebilen yerel kireçtaşından yapılmış taş duvarların içine yerleştirilmişlerdir.

Bu noktada, Göbeklitepe’deki pek çok taş buluntu ve dikilitaş üzerine kabartma ya da kazıma biçiminde yapılmış tasvirlerden söz edilmelidir. Çok sayıda çeşitli yabani hayvan, kuş ve böceğe ek olarak insanları yansıtan betimlemeler, yüksek seviyedeki bir zanaatkarlığın kanıtlarıdır. Göbeklitepe’deki tasvirler günümüzden yaklaşık on iki bin yıl önce, avcı-toplayıcılıktan tarımcı yaşam biçimine geçilirken yaşamış insanların inançları ve dünya görüşleriyle ilgili eşsiz bilgiler sağlamıştır. Bir diğer deyişle, taşlar üzerindeki tasvirler sadece Göbeklitepe etrafındaki peyzajda yaklaşık on iki bin yıl önce rastlanan canlılar (Örn. yılanlar, tilkiler, yaban domuzları, yaban öküzleri, leoparlar, turnalar, ördekler...) değildir.

Göbeklitepe’nin etrafındaki kayalık araziler bize, tarih öncesi taş ustalarının nasıl çalıştığına dair bir fikir veriyor. Taş parçaların çıkarıldığı negatif izlerin yanında, çok sayıda çakmak taşı anakayadan taş aletler, bir adet kırılmış T biçimli dikilitaş ve başka yarım bırakılmış işler bize açıkça nerede ve nasıl çalıştıklarını gösteriyor. Bununla birlikte, tam olarak gerekli insan gücünü hesaplamak çok fazla sayıda değişkeni değerlendirmemiz gerektiğini düşündürüyor.

Paskalya Adası’ndaki Rapa Nui’nin Moai heykellerinden birini 15 km’den daha uzağa taşımak için 20-75 kişi arasında insan gücü gerektiği hesaplanmıştır. Oysa ki Endonezya’daki Nias’da 4 metreküp hacmindeki bir anıtsal taşın 3 km uzaktaki son güzergâhına taşınması için 525 kişinin çalışması gerektiği kaydedilmiştir.

Çeşitli  taş kırma ve işleme süreçlerine dahil işgücü ve çaba miktarına dair deneyler gerçekleştirildi, bu deneylerden elde edilen sonuçlar en iyi koşullarda yaklaşık sonuçlar olabilir, fakat deneyi gerçekleştirenlerin tarih öncesi zanaatkârların yeteneklerine ulaşması oldukça zor.

Yani insanın kadim yolculuğunda inanç ihtiyacının ortaya çıkması için yerleşik hayata geçmesi gerektiği düşüncesi tuzla buz oluyor. Şanlıurfa'daki şehir merkezinden 30 kilometre uzaklıktaki Göbeklitepe'deki tapınakları görmek için her gün buraya gelen yüzlerce ziyaretçi işte burada inancın insan için ne kadar önemli olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor.

Yine güzel bir turun sonunda, güzel dostluklar edinerek Adana’ya dönüyoruz.Başka destinasyonlarda buluşmak üzere...

 

Yorumlar
Popüler Bloglar